Yayınlayan : Unknown 28 Mayıs 2015 Perşembe


Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk başkenti ve Zeki Müren'in doğduğu yer olan Bursa'ya yaklaştığım her saniye tarih kokuları burnuma gelmeye başlıyordu. Zeki Müren şarkılarıyla geçirdiğim yolun nihayet sonuna gelmiştim. Eskişehir'in soğuk havasından çıkıp, Bursa'ya vardığımda karşılaştığım hava güneşli ve Eskişehir'in havasına nispeten daha dinamik bir enerji katmıştı bana. İlk durağım etrafına Osmanlı kokusu yayan, müthiş bir mimari eser olan, I. Bayezid tarafından yaptırılan ve yapımı 1399'da tamamlanan Ulu Cami'ydi. Camiye girmeden önce ilk olarak dikkatimi avlusunda bulunan şadırvanlar çekti. Tepelerinde mini kubbeler bulunan, görsel olarak estetik değer kazanmış bu şadırvanlar, çevresinde bulunan dev ağaçlarla daha da güzel bir görünüme bürünmüş. Mermerlerle döşenmiş büyük merdivenlerden çıkıp, ayakkabımı çıkardıktan sonra camiye girdim. Camiye adımımı atar atmaz devasa mimarinin büyüsü kapladı içimi. Duvarlara işlenmiş motifler göz alıcı güzellikteydi. Hemen girişte, sol tarafta bayanların giymesi için başörtüleri ve kıyafetler bulunuyor. Baş örtülerini takanlar namaz kılmaya veya dua etmek için kendileri için ayrılan alana geçiyorlardı.
Caminin büyülü havası içime işlemeye devam ederken, daha önce hiç rastlamadığım bir görüntüyle karşılaştım. Caminin orta kubbesinin altında bulunan havuzlu, on sekiz köşeli bir şadırvan çarptı gözüme. Şadırvanlar genelde cami dışında veya çevresinde bulunurlar. Ulu Cami'nin içinde, hem de tam ortasında bir şadırvan olması daha da bir güzellik katmış bu tarihi camiye. Bu şadırvanın bir de hikayesi varmış: Cami yapımı için arazi istimlak edilirken, şadırvanın bulunduğu yerdeki toprak parçasının sahibi olan bir kadın, arazisini satmak istemeyince elinden zorla alınmış. Ancak daha sonra, zorla alınan yerde namaz kılınmaz düşüncesine kapılarak o araziye şadırvan yapılmış. Şadırvanın 65 metrekareden ibaret olmasının, hikayenin doğruluğuna şüphe kattığı belirtiliyor.

Şadırvanda abdest alan insanlar, namaz kılmak için veya dua etmek için mihrabın olduğu bölüme doğru ilerliyorlardı. Ben de onlara eşlik ederek mihraba doğru yöneldim ve safıma geçerek bu tarihi ve büyüleyici camide namaz kılmanın ve dua etmenin manevi lezzetini tattım. Ulu Cami'nin kendisi gibi, mihrabı da görkemli bir görünüme sahip. Altın işlemeler, şahane motiflerle süslü olan bu mihrapta namaz kıldırmak her imamın hayali olsa gerek. Mihrabın hemen yanında bulunan kâinatı temsil eden minberin üzerine güneş sistemi kabartma bir fonla işlenmiş.

Dev sütunlardaki işlenmiş güzel motiflere dikkatli gözlerle bakarken, Kâbe kapısının örtüsünün asılı olduğu alana doğru ilerledim. Yavuz Sultan Selim, Kâbe'nin onarılması için Mekke'ye gitmiş. Bu sırada Kâbe'nin örtüsünü İstanbul'dan gönderilen yeni örtü ile değiştirmiş. Yavuz Sultan Selim, eski örtüyü ise Bursa'ya getirip, Ulu Cami'ye hediye etmiş, kendi elleriyle taşıyıp asmış. Örtüyü izlerken,
Kâbe Örtüsü
bir süre kendimi Mekke'de Kâbe'ye dokunacak kadar yakın hissettim. Namaz kılan, ellerini açıp dua eden insanları, Kuran okuyanları, benim gibi camiyi gezmeye gelen insanları geride bırakarak camiden dışarı çıktım. Dışarı çıkarken cami içinde bulunan yardım kasaları dikkatimi çekti. Gelen insanların bazıları bu kasaya para atıp, yardımda bulunuyorlardı. Ulu Cami'ye girip, müslüman çıkan insanlar olmuş. Bursa'ya gelip de, Ulu Cami'nin büyüsüne kapılmadan gitmemek gerekir. Cami çevresinde mini kütüphaneler yer alıyor. Bu kütüphanedeki kitaplar okuyucularına işaret eder gibi göz kırpıyorlardı.

Koza Han
İkinci durağım, Ulu Cami ile Orhan Cami arasında yer alan küçük küçük bacaları olan Koza Han'dı. II. Bayezid tarafından İstanbuldaki cami ve medresesine gelir getirmek amacıyla inşa ettirilen Koza Han, iki katlı ve içindeki dikdörtgen bir avlunun ortasında küçük bir mescit, altında ise bir şadırvan bulunuyor. Avludaki mescidin yanı sıra, dört bir yanında bulunan yüzyıllık ağaçların gölgesi altında çay bahçeleri ve insanların gelip dinlenebileceği mekanlar yer alıyor. Ben de biraz soluklanıp, çayımı içtikten sonra ipek dükkanlarını görmek için üst kata çıktım. Çıktığımda renkli renkli ipek kumaşları ve bu kumaşların yaydığı kokular sardı etrafımı. Bu kokuların yanında kafeslerde bulunan bülbüllerin sesleri yankılandı kulağımda. Üst katın neredeyse tamamında ipek dükkanları yer alıyor. Kumaşlarını satmak isteyen esnafların bazıları dükkanın önünde müşteri bekliyor, bazı esnaflarda içeride müşterileriyle ilgileniyorlardı. Bana göre bir şey olsa almayı düşünürdüm ama sadece kumaşları incelemekle yetinmek zorunda kaldım. Eskiden bu tarihi yapının içinde kozalar ipeğe dönüştürülüyormuş. Bu kozalardan elde edilen ipek kumaşlar, Bursa'nın tekstik merkezi olmasında ilk önemli rolü oynamış. İpek kumaşların yaydığı bu kokuyu ve bülbüllerin bitmek bilmeyen ötüşlerini geride bırakarak üçüncü durağım olan Tophane'ye gitmek için yola çıktım.

Zaman ilerledikçe karnım acıkmaya başlıyordu. Kendime yarım saatlik bir öğle paydosu verdim. Bursa'ya gelip de iskender kebabı yemeden dönmemem gerekirdi. Bakırcılar Çarşı'sı çıkışında Saray Piknik'te İskender Kebap'ın tadına baktım. Yemeğin lezzetini tam olarak tadabilmek için yerinde yemek gerekirdi. Gerçekten lezzetliydi. Bursa dışında yapılan iskender kebaplar lezzetli olsa da, Bursa'da yapılan kadar aynı lezzette olmuyordu. Bir porsiyon iskender kebabın 15,5 lira olan hesabını ödedikten ve damağıma yapışan bu lezzetin tadına vardıktan sonra sonunda tekrar yola koyuldum.

Kapalı Çarşı
İstanbul'un olduğu gibi Bursa'nın da Kapalı Çarşı'sı vardı. Modern bir şekilde restore edilmiş Kapalı Çarşı'da sağlı sollu kuyumcu dükkanları ve önlerinde bekleyen esnaflar yer alıyordu. Kapalı Çarşı'yı ilgiyle gözlemlemeye çalışırken dikkatimi çeken bir şey oldu: Bu kentte kadınların çoğu örtülüydü; ya çarşafları vardı ya da başörtüleri. Osmanlı'dan gelen gelenekler nedeniyle olsa gerek, genelde dinine uygun şekilde giyiniyorlar.

Üçüncü durağım olan Tophane Parkı'na doğru seyir halinde olduğum yol üzerinde tarihi surlar, yapılar, restore edilmiş tarihi evler, kebapçılar ve kestane dükkanları yer alıyor. Bir kısmı harap olmuş tarihi surlar ve yapılar âdeta tarihi yaşatıyor izleyenlere.

Osman Gazi
Her yerinden tarih fışkıran bu kenti izlemeye doyamadan Tophane'ye ulaştım. Kapıdan içeriye girerken Tophane Parkı'nın hemen yanında bulunan İlköğretim okulunun öğrencilerinin gürültülü sesleri ve konuşma yapan müdürün sesi duyuluyordu. Kapıdan içeri girince hemen sol tarafta İstiklal Savaşı şehitlerinin kabirleri yer alıyor. Bu kabirlerin başında Fatiha okuduktan sonra Tophane Parkı'nın içinde bulunan Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu olan Osman Gazi'nin türbesine girdim. Hemen girişte Osmanlı bayrağı karşıladı beni. 600 yıl hüküm sürmüş olan bir imparatorluğun kurucusu olan padişahın türbesine girince doğal olarak tarihi ve milli bir duyguya kapıldım. Sekiz köşesi olan ve üzeri kubbe ile örtülen türbenin tam ortasında Osman Gazi'nin büyük bir sandukası ve çevresinde akrabalarının olduğu büyük küçük sandukalar yer alıyor. Osman Gazi'nin sandukasının hemen tepesinde dev bir avize, baş tarafında beyaz bir sarık, solunda Osmanlı bayrağı, sağında ise Türk bayrağı flamaları bulunuyor. Türbenin duvarlarının motifleri ve işlenen desenler yine göz alıcı güzellikte. Sandukaların çevresinde bir tur attıktan sonra başta Osman Gazi olmak üzere hepsinin ruhuna Fatiha okuduktan sonra türbeden ayrıldım. 

Yine Tophane Parkı'nın içinde yer alan Osmanlı'nın kurucusu Osman Gazi'nin oğlu Orhan Gazi'nin türbesineydi sıradaki ziyaretim. Orhan Gazi'nin türbesi de babasının türbesinin aynısı sayılırdı. Sadece duvarlardaki motifler ve sandukalardaki isimler farklıydı. Türbe hakkında bilgi veren broşürü okuyarak sandukaların etrafında bir tur attıktan sonra Orhan Gazi'ye ve akrabalarının da ruhuna Fatiha okuyarak türbe ziyaretimi sonlandırdım. 

Tophane ParkıTürbeden dışarı çıkınca altı katlı, 65 metre uzunluğunda ve 4.65 metre enindeki Bursa Saat Kulesi dikiliyordu karşımda. Tepesinde dört bir yana bakacak şekilde dört adet saat bulunacak şekilde planlanmış. Günümüzde elektronik saatlere sahip ve Bursa Belediyesi tarafından yangın gözetleme amacıyla da kullanılmaktadır.

Asırlık ağaçlar Tophane Parkı'nda da var. Ortada küçük bir havuz, etrafını saran masalar ve sandalyeler yer alıyor. Beş tane top aracı yan yana dizili şekilde sergileniyor aynı mekanın içerisinde. Hemen karşısında, Tophane Parkı'nın Bursa'ya kuşbakışı görüntüsüyle bakılabilecek bir köşesine geçtim. Burada çay veya benzeri türü içilebilecek mekanlarda, yudumlarınızı alırken Bursa şehrini kuş bakışı görünümde izleyebilirsiniz.

Ayrılık vaktim yaklaşıyordu. İskender kebabı tattıktan sonra sürekli ön yargıyla yaklaştığım kestane şekerinin de nihayet tadına varabildim. Bir kutusunu 5 liraya aldığım çikolata kaplı kestane şekerini tattığım zaman tüm ön yargılarım domino taşları gibi birer birer yıkılıverdi. İlk kez tattığım bu lezzetli kestane şekerini sevmiştim. 

Planladığım tüm yerleri ziyaret ettim ancak sadece bir yer kalmıştı: Zeki Müren'in yattığı Emir Sultan Mezarlığı. Vaktimin az olmasından ve yola çıkmam gerektiğinden ziyaretimi sonraki Bursa turuna bıraktım. 

Her şey istediğim gibi ve gezinin zevkini alabileceğim şekilde gerçekleşti. Ancak kısıtlı zaman ve Bursa'nın dehşet trafiği en büyük engel olarak çıktı karşıma. Türkiye'nin en kalabalık dördüncü şehri olan Bursa'da nüfus 2 milyonun üzerinde. Dolayısıyla Bursa'ya günübirlik yapılacak geziler şehri baştan başa gezmenize, tarihi ve eşsiz güzellikteki yerleri görebilmenize fırsat tanımayacaktır. Yola çıkmadan trafik sorununu da göz önüne alarak ve iki veya üç günlük yapılacak geziler Bursa'yı zaman sorunu olmadan gezmenize yardımcı olacaktır. Mart ayının sonlarında yaptığım bu küçük Bursa turunda hava güneşli ve güzeldi. Zaman zaman soğuk ve yağmurlu olsa da, bahar ve yaz ayları Bursa gezisi için en uygun zamanlardır. Tarihe ve Osmanlı'ya ilgisi olanların kesinlikte ziyaret etmesi gereken bir şehirdir Bursa. 

Arkamda güzel bir geziyi geride bıraktım ve yaşadığım manevi ve tarihi duyguları da yanıma alarak öğrencisi olduğum şehre, yani Eskişehir'e doğru yola koyuldum. Bursa'dan ayrılırken kulağımda Zeki Müren'in sesleri yankılanarak ayrıldım: "Elbet bir gün buluşacağız.

Yorum Yazın

Takip et | Takip et ve yorumla

- Copyright © GezenBilir - Skyblue - Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan -